Üç tarafı inci gibi bereketli denizlerle sarılı, dört bir yanı göl, nehir ve derelerle süslenmiş güzel ülkemiz Türkiye… Doğası, tablomsu manzaraları, rengarenk coğrafyası ve bin yılları aşan tarihi ile yerli ve yabancı her turisti alıp geçmiş bir zamanın şimdiki mekanına, huzura, yeşile veya maviye götürebilir.
Ayder Yaylası, Efes Antik Kendi, Gideros Koyu ve Zeugma ile başlarsınız saymaya. Ve Ölü Deniz, Kuşadası, Karagöl ve Selçuk ile devam edersiniz. Ama bitmez. Uzungöl, Balıklı Göl, Nemrut, Yedigöller. Sonra Karain, Kapadokya, Cide, Gökçeada, Amasra ve daha niceleri, gezmeye ve görmeye doyulamayacak mekanlarımızdan sadece bazıları.
Her bölgenin, her şehrin, her mekanın kendine ait tarihi-coğrafik güzellikleri vardır. Ayrıca bu mekanlarda yaşayan insanların sosyo-kültürel güzellikleri ve farklılıkları vardır. Bu farklılıkların en önemli sebeplerinden biri içinde yaşanan coğrafyadır.
Coğrafya kaderdir…
Coğrafya bir toplumun yaşam biçimidir, kültürüdür, geçmişidir, geleceğidir. Bilinçli olan her birey, yaşadığı ortamı bilmek ister. Yaşadığı coğrafyayı bilmeyen insanlar aslında kendinin de farkında değildir.
Bilimlerin birçoğu insanı içinde bulunduğu topluma, mekana veya coğrafyaya göre ele alır.
“Doğuştan var olan fikir yoktur” diyen Aristoteles‘ten, “Coğrafya kaderdir” diyen İbn Haldun‘a,
“Eller bilirim haşin hoyrat mert
Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
Her kırışığı sorulacak bir hesabı
Her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır.“
Yaşadığı dünyayı öğrenen, gözünü-fikrini açan insanlar diğerlerine göre farklıdır. Çünkü bu yaşam tarzı ile pozitif bir bilinç oluşur ve kendini çevresine, topluma karşı sorumlu hisseder.
Bu sorumluluk eğitimle sahip olunamayacak bir bilinç içerir.
Çorak bir coğrafyada, suya hasret bir iklimde doğmuş, büyümüş bir insan düşünelim mesela. Bu insan suyu israf etmeden kullanmayı içselleştirmiş bir yaşam anlayışına sahiptir. Şimdi bu insanın sahip olduğu bilinci kim nehir boyunca, göl kenarında büyümüş bir insana anlatabilir?
Kültür…
Tertemiz bir sokakta, pırıl pırıl caddelerde yere en ufak bir çöp atmadan yaşamayı özümsemiş bir insanın o imrenilesi temizlik kültürünü; kim, hangi din veya hangi felsefe verebilir bir insana?
Ve baştan itibaren anlattığımız güzellikleri. Denizin, gölün, nehrin bereketini biz yaşadığımız gibi, bizden sonraki nesillere de aktarabilmek için; coğrafyamızın, tarihimizin ve bereketimizin kıymetini bilmeli ve bu bilinçle yaşamaya ve yaşatmaya devam etmeliyiz…